Sayfalar

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Başka Karadeniz Yok

Türkiye günlerdir “Yeşil Yol” projesine direnen köylüleri, Rabia Güler’i, Birgül Gönül Gülay’ı, Carrettepe’de siyanürle altın aranmasına karşı eylemde olan Artvinlileri konuşuyor.

Onların direnişi, tepkisi, eylemi, doğup büyüdükleri yaylaların, yerleşim birimlerinin rant uğruna bozulmasına, elden çıkarılmasına, ekolojik dengenin bozulmasına, birilerine peşkeş çekilmesine, o güzelim yeşil doğanın yok olmamasına.


Onların tek amacı sahip oldukları değerlerin, anılarının, geleceğe yönelik düşlerinin korunması , yitip gitmemesi.

Sadece onlar değil, yurduna, yeşiline, doğasına bağlı onu gözü gibi koruyan Karadeniz’in diğer insanları da doğa tahribatına, HES’lere, termik santrallere, çöp tesislerine karşı yılmadan direniyor.

Terme halkı termik, Sinoplular nükleer santrale, Fatsalılar siyanürle altın aranmasına, Çavuşlular çöp tesisine, diğer yerleşim biriminde yaşayanlar da HES’lere karşı kenetlenerek güçleri oranında mücadele ediyor.

Karadeniz’de 8 ildeki yaylaları birbirine bağlamak, turizme açmak amacıyla hayata geçirilmesi öngörülen “Yeşil Yol” projesi ile Samsun’dan Artvin’ e 2 binli rakımlardan geçecek, 40 noktada turizm merkezleri bulunacak bir hat oluşturulmak isteniyor.

Bu toprakların, yaylaların, yeşilin sahiplerine sorulmadan hayata geçirilmek istenen proje, bir takım tehlikeleri de beraberinde getirecek, doğal yaşamı karartacak.

Köylülerin direnmesine, mücadelesine karşın bu proje yine de hayata geçerse, yol için dökülecek beton ve asfalttan ötürü toprak ile suyun bağlantısı kesilecek, böylelikle yağışların sele dönüşme riski artacak.

Daha fazla beton ve asfalt daha fazla sera gazı emisyonu demek. Yani Küresel İklim’in baş aktörü sayılan sera gazları artık Karadeniz’de de daha çok salınacak, hava daha da kirlenecek.

Yaylaları birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometrelik yol, buralara daha çok otomobilin gelmesi, dolayısıyla daha fazla fosil yakıtın yakılması demektir.

“Yeşil Yol” projesi ile turizme açılacak yaylalara turist çekmek amacıyla kurulacak tesisler, oteller ve diğer konaklama yapılarının ısıtılması için yine daha fazla kirli, fosil yakıt tüketilecek.

Daha fazla fosil yakıt, daha fazla iklim değişikliği, hava kirliliği, Karadeniz yaylalarının doğasının, bitki örtüsü ve hayvanlarının daha çok erozyona uğraması demektir.

Dünya Koruma Vakfı’nın (WWF) koruma altına alınması gereken 100 ekolojik bölge arasında gösterdiği Doğu Karadeniz Yaylaları bu proje ile yok edilmek isteniyor.

İşte bu nedenlerden ötürü kaygılı, Karadeniz’in çilekeş insanları.

Tepkilerini, direnişlerini de salt bu kaygıdan, yaşadıkları birimlerin ellerinden kayıp gitmesinden korkuyor, mücadele ediyor.

Eğer bu proje hayata geçerse; biyolojik çeşitlilik açısından en değerli ve korunması gereken 100 orman arasında bulunan “Fırtına Vadisi” olmak üzere Karadeniz’in ekosistemi geri dönülmez biçimde tahrip olacak, özgünlüğünü yitirecek.

Yaylalar arasında ulaşımı kolay hale getirmek, daha fazla turist çekmek denilse de buralardaki asıl amaç madencilik faaliyetlerine kolayca olanak sağlamak, yayları birilerine peşkeş çekmek demektir.

“Daha fazla turist için, daha çok yol” tezi öne sürülse de bu yaylalara yapılacak daha çok asfalt ve beton yollar ekolojik dengeyi bozacak, dolayısıyla eko turizmi öldürecek.

Eğer bu yaylalara daha fazla turistin gelmesi isteniyorsa; mevcut yollar iyileştirilerek ulaşım kolaylaşır, böylelikle yeşil örtü üzerine dökülmek istenen tonlarca asfalt, betondan kurtulur.

Bu olumsuzluklar, uyarılar, direniş dikkate alınmazsa Karadeniz halkı yaylasıyla, ormanıyla ilişkisini, doğal yaşamla bağını yitirecek.

İşte bu nedenle bağırıyor, direniyor Rabia Ana, Gönül Teyze, Artvin’in halkı, Terme’nin köylüleri, Fatsa’nın dayatmaya karşı çıkan yurttaşı, turizmin parlayan yıldızı Sinop’un eğitimli vatandaşı.

Onların tek derdi, Karadeniz’in, doğanın, yeşil bitki örtüsünün korunması.

Çünkü başka Karadeniz yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder