Sayfalar

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Aziz Yıldırım’ın Hakkı

Darbe girişimine ilişkin görüntüleri izledikçe ne denli büyük bir felaketin eşiğinden döndüğümüzü daha iyi anlıyoruz.
Emrindeki askerlere halkın üzerine acımasızca ateş açtıracak, tankları sürdürecek kadar gözü dönmüş paralel çete elemanlarının medyaya düşen konuşmaları vahşetin de ötesinde tam bir soykırım örneği.
Aslında Türkiye’yi uçurumun eşiğine kadar getiren darbecilerin ayak sesleri 3 Temmuz 2011’de Fenerbahçe’ye karşı yürütülen şike kumpası ile açıktan duyulmaya başlanmıştı.
Anımsayacaksınız 3 Temmuz’da Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve arkadaşları cemaatin düzenlediği  “şike” operasyonuyla gözaltına alınmış, 1 yıla yakın hapis yatmıştı.
Aynı zamanda iyi bir hukuk adamı olan Galatasaray eski başkanı Duygun Yarsuvat, “Gülen teşkilat Aziz Yıldırım’dan 50 milyon dolar istedi o da vermedi” diyerek kumpası açığa çıkarmıştı.
Aziz Yıldırım o günlerde paralel yapının Fenerbahçe’yi ele geçirmek için kendisine ve kulübe tuzak kurduğunu bas bas bağırmış, ama dinleyen olmamıştı. Hatta Fenerbahçe bazıları tarafından “şike yaptı” diye UEFA’ya bile şikayet edilmiş, Avrupa’dan men edilmişti.
Paralel yapının ağza alınmadığı, korkulduğu dönemde Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe taraftarı aynı bugün halkın darbeye karşı kenetlendiği gibi tek yumruk olarak kulübe, Cumhuriyet’e sahip çıkmış, cemaatin oyununu gür sesle haykırmıştı.
Bir yıl cezaevinde yatan Aziz Yıldırım, 17-25 Aralık’ın hemen ardından mahkemedeki savunmasında Türkiye’yi uçurumun eşiğine taşıyan paralel yapının acımasızlığını, tehlikeyi şu sözlerle dile getirmişti.

“Biz, ‘ne şikesi memleket elden gidiyor’ dediğimizde gülenler şimdi yanıldıklarını anlatıyorlar her fırsatta. 2011 yılında bu operasyonların Aziz Yıldırım’a ve Fenerbahçe’ye değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti’ne olacağını söylediğimde gülenler bugünlerde devletin bu yapılardan nasıl arındırılacağı konusunda fetva veriyorlar. Bu zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti Yargısı’nı, emniyetini ve TSK’yı hedef alarak Türkiye’yi savunmasız bir şekilde uluslararası emperyalist politikaların kucağına atıldığını söylediğimizde bize gülenler bugün televizyonlarda haklılığımızı tekrarlıyor”.
Şike davasının sadece kulübe yönelik değil, Cumhuriyet’e, devletin tüm vatansever kişi ve kuruluşlara olduğunu o günkü savunmasında anlatan Aziz Yıldırım, devletin bu yükten (paralel yapıdan) bir an önce kurtulması gerektiğini belirtmişti.
Savunmasının ardından aklanan Aziz Yıldırım, bugün Türkiye’nin atlattığı tehlikeye o günlerde net olarak işaret etmişti.
Yargılamanın ardından kulübün Divan Kurulu toplantısında konuşan Başkan Yıldırım, “Türkiye’yi karanlık günler bekliyor” sözü ile hükümeti, yargıyı, polisi uyararak tarihi bir konuşma yapmıştı.
Yıldırım’ın sözleri özellikle bazı kulüpler tarafından “şikeden yırtmak için böyle konuşuyor” diyerek sulandırılmaya bile çalışılmıştı.
O konuşmaların, uyarıların basit sözler olmadığı 15 Temmuz gecesi yaşanan kanlı darbe girişimi ile kanıtlandı.
Aziz Yıldırım’ın haklı olduğunu tüm Türkiye ne yazık ki çetenin püskürtülen darbe girişimiyle kara gecede gördü, anladı.
3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe’yi yerin dibine sokan, “şike” naraları ile saldıranların Aziz Yıldırım’a birer özür borcu var. Yani Yıldırım’ın hakkı gecikmiş olsa da şimdi teslim edilmeli.  

Tıpkı Fenerbahçe taraftarının kulübüne sahip çıkması gibi, halk da darbecilere karşı müthiş bir birliktelikle direnerek, ülkesini, demokrasiyi, Cumhuriyet’i koruyarak büyük bir utku kazandı.
Toplumun tüm kesimleri, siyasi partiler, medya ve sivil toplum kuruluşlarının 15 Temmuz gecesi başlattığı birliktelik, ortak mücadele, yurtseverlik bundan sonra da sürmeli.

 Türkiye’nin 15 Temmuz’daki demokrasi sınavı dünyaya örnek olan tarihi bir zaferdir.