Sayfalar

17 Ekim 2016 Pazartesi

Modern Kölelik

Sendikaların “Modern Kölelik” olarak nitelendirdiği kiralık işçilik dönemi resmen başladı.
Bu yılın başında yasalaşan kiralık işçi çalıştırma koşulları ile ilgili yönetmelik geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre doğum sonrası yarı zamanlı çalışmada, mevsimlik tarım işlerinde, ev hizmetlerinde, günlük işlerden sayılmayan ve aralıklı olarak gördürülen işler, iş sağlığı ve güvenliği açısından acil olan işler, işletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin öngörülmeyen şekilde artması durumunda ve dönemsellik arz eden iş artışlarında kiralık işçi çalıştırılabilecek.
Kiralık işçi çalıştırma süresi en fazla 8 ay olacak. Geçici işçi çalıştıran işveren belirtilen sürenin sonunda aynı iş için 6 ay geçmedikçe yeniden geçici işçi çalıştıramayacak. 10 veya daha az işçi çalıştıran işyerleri 5 işçiye kadar kiralık işçi çalıştırabilecek. Kiralık olarak çalıştırılacak işçi sayısı toplam işçi sayısının dörtte birini geçemeyecek.
İşveren hamilelik, askerlik, yıllık izin ve hastalık hallerinde işçi kiralayabilecek.  İş ve işçi arayanlar özel istihdam bürolarına başvurabilecek.  Bürolar işveren ile kiralık işçi arasında iş sözleşmesi imzalayacak. İşverenler, kiralık işçinin ücretini büro aracılığı ile ödeyecek. Bürolarda belli oranda komisyon alacak.
Her ne kadar yanıla yakıla iş arayanlara geçici bir çözüm sağlasa da işçiler ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamayacak. Çünkü bir yıl çalışma süresini doldurmadığından işçi kıdem tazminatı alamayacak.
Ayrıca, kiralık işçilerin boşta geçen süreleri için ödeme yapılmayacak. Yönetmelik kiralık işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarına ilişkin belirsizliği gidermiyor.
 Kiralık işçiler çalıştıkları dönemde işyerindeki sadece sosyal hizmetlerden eşit muamele ilkesine göre yaralanacak. Ekonomik haklardan eşit yararlanmaya ilişkin düzenleme yok. Kiralık işçilerin sendikal örgütlenme, toplu pazarlık ve grev haklarına ilişkin belirsizlikler sürüyor. Kiralık işçilerin hangi işkoluna göre örgütleneceği belirsizliğini koruyor.   Düzensiz ve belirsiz süreli çalışacak kiralık işçilerin toplu iş sözleşmelerinin nasıl yapılacağı belirsiz. Yönetmelik grev hakkı konusunda da açıklık getirmiyor. Kiralık işçilerin sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev haklarını mevcut sistem içinde kullanmaları neredeyse imkansız.
Özel istihdam büroları bir nevi işçi simsarlığı yapacak. Yaptıkları bu işin karşılığında da belirli oranda para kazanacak.Tabii kiralık işçilerin ne kadarı kayıt altına alabilecek orası muamma.
İşveren ile bürolar pekala el altında anlaşıp kiralık işçiliği resmiyete dökmeyebilir. Hali ile yüzde 31 düzeyinde olduğu belirtilen kayıt dışı istihdam daha da artabilir. Zaten başı kayıt dışılıktan eni konu ağrıyan Türkiye için bu durum hiç de iyi olmaz.
Sendikaların ısrarla dile getirdiği gibi bu uygulamadan ötürü ülkenin her yanında “Modern Köleler” mantar gibi çoğalabilir.  Olumsuz tablonun oluşmaması için işçi kiralamaya aracılık edecek büroların aralıksız denetlenmesi gerekiyor.
Eğer gereği gibi denetlenmez, başıboş bırakılıp, piyasada istedikleri gibi at oynatırlarsa işte o zaman sendikalar haklı çıkar istihdamda kiralık işçilik egemen olmaya başlar.
Her ne kadar işsizliğin önlenmesine bir nebze katkı sağlasa da, kiralık işçiliği, sendikaların deyimi ile “Modern Köleliği” yaygın hale getirecek gibi.
Tabii yasanın işçiye ne denli yararı ya da zararı olacağını uygulama yaygınlaştıkça daha iyi göreceğiz.
Bu arada CHP bir süre önce yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Bakalım Yüce Mahkeme bu konuda nasıl bir karar verecek? 

12 Ekim 2016 Çarşamba

Fındıkta Aynı Senaryo

Fındıkta geçen yılki senaryo uygulamaya başlandı.
Sezon başında 15 liraya dek yükselen fiyatlar, 12, hatta 11.50 liraya kadar geriledi. Yine birileri araya girdi fındık üreticisinin emeğine, beklentisine büyük darbe indirdi. Gerileyen fiyatlar karşısında çilekeş köylü şok oldu.
Oysa bu yıl rekoltenin çok az olmasından ötürü beklenti fiyatın 15 liradan aşağıya olmayacağı yönündeydi. Ürün kıt fiyatlar yine aşağılarda. Serbest piyasada neye göre belirlendiği bilinmeyen fiyatlara akıl sır ermiyor. 

Haydi geçen yıl rekolte çok yüksekti fiyatlar ondan düşüktü diyelim. Bu sezon neredeyse geçen yılın üçte biri kadar hasat yapıldı. Yani az olmasına rağmen fındık yine para etmiyor, 20 liralık beklentiye karşılık 11-12 lira bandında dolanıp duruyor.
Serbest piyasanın belirlediği fiyatlar karşısında kaybeden, hayal kırıklığı yaşayan hep üretici oluyor.
Ünye Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Uslu, fiyat düşüşünün eylül ayında gerçekleşen ihracatın azlığından ve fındığın kalitesizliğinden kaynaklandığını açıklamış.
Fiyatın artması, üreticinin beklediği düzeye çıkması için piyasanın ihtiyacı karşılayamaması gerektiğini vurgulayan Mustafa Uslu, emanete fındık vermenin de fiyatları olumsuz etkilediğini belirtmiş.
Yani Ünye Ticaret Borsası Başkanı üreticiye, “Fındığınızı emanete vermeyin, sıkın dişiniz” demek istiyor. İyi güzel de borcu, acil paraya ihtiyacı olan üretici fındığını satmasın da ne yapsın? Kim ne derse desin, bol ürün olsa, olmasa da üreticinin mağduriyetinin tek sebebi belirli tekellerin, şirketlerin piyasada istediği gibi at oynatması, fiyatları belirlemesidir. Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın’ın 5 Ekim’deki yazısını bir zahmet bulup okuyun. Yalçın, fiyatların serbest piyasada kimler tarafından, nasıl belirlendiğini çok güzel, net ifadelerle anlatmış. Zaten bölge halkı, fındık üreticisi de fiyatların neden gerilediğini, ürününü neden hakkıyla satamadığını biliyor. Çünkü yıllardır oynanan oyunu artık yaşayarak öğrendi. Aslında fındıkta oyun, üreticinin mağduriyeti, devletin ve FİSKOBİRLİK’in piyasadan elini ayağını çekmesi ile başladı Ne zaman ki devlet alım yapmadı tekeller, sırtı kalın tüccarlar ortaya çıktı, piyasaya egemen oldu, fındık para etmemeye, çok ucuza satılmaya başladı. Karadenizli üreticinin temel geçim kaynağı olan fındığın bu denli aşağıya düşmesi, değerini bulamaması, köylü kadar zincirleme olarak bölge esnafını, diğer tüccarları , dolayısıyla ekonomiyi olumsuz etkiliyor. Ürünü para etmeyen fındıkçı nasıl alışveriş yapsın, piyasa, bölge ekonomisi nasıl canlansın? Yıllardır “devlet yeniden fındık alsın” diye bağırılıyor, yazılıp çiziliyor. Ama nedense bu talep hep görmezden geliniyor.
Oysa Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik üreticinin mağdur olmaması için devletin gerekirse alım yapabileceğini daha bu sezon başı açıklamıştı. Fiyatların inanılmaz bir şekilde gerilediği bugünlerde devletin konuya el atmasının tam zamanı değil mi? Hem de ne çok. Yine önceki yıllarda üreticinin güven kapısı olan, bugün ekonomik güçsüzlükten ötürü eski günlerini mumla aratan FİSKOBİRLİK de devlet desteğiyle piyasaya yeniden sokularak ürün alımı sağlanabilir. Yani üreticinin gözbebeği olan bu güzide kurum yeniden dinamik yapıya kavuşabilir. Yeter ki devlet desteklesin. “Devlet serbest piyasaya müdahale etmez” mantığı devam ederse üretici yine kan ağlar, üç beş tüccarın insafına terk edilir. Aynı senaryo gelecek yıl da uygulanır. Kimsenin kuşkusu olmasın. Onun için devletin fiyatlardaki düşüşü önlemesi, üreticinin mağduriyetini gidermesi adına piyasaya mutlak müdahale etmesi şart.
Sahi fındıkta ne oluyor?