İlk gösterildiği Venedik Film Festivali'nde birçok tartışmayı da
beraberinde getiren, eleştirilen ''Kesik'' filmi seyircinin karşına
çıktı.
Fatih Akın'ın ''Aşk, Ölüm, Şeytan'' üçlemesinin son halkası olan
''Kesik'', 1915 yılında Mardin'de diğer Ermeni erkeklerle birlikte
toplanarak taş ocaklarında çalıştırılan demirci ustası Nazarat'ın
öyküsünü anlatıyor.
Taş ocaklarında arkadaşları öldürülen Nazarat, iyi kalpli eşkıya
Mehmet'in yardımı ile hayatta kalıyor. Ölümden kurtulsa da, boynu
kesilen Nazarat sesini yitiriyor, konuşamıyor.
Osmanlı askerlerinin bir gece şehirdeki tüm Ermeni erkekleri toplayıp
ailelerinden koparmalarından yıllar sonra, o geceyi yaşamış demirci
ustası Nazarat ikiz kızlarının hayatta olduğunu öğreniyor ve onları
bulmaya koyuluyor.
Fatih Akın, filmin ilk yarısında Nazarat ile arkadaşlarının aç ve
sussuz taş ocaklarında çalıştırılmasını, işkenceye uğramasını,
özellikle de Türk askerlerini çok katı, barbar olarak anlatırken
objektif olmadan yanlı davranmış ve bayağı da haksızlık yapmış.
Fatih Akın büyük bir cesaretle, Türk toplumunun çok hassas olduğu bir
konuyu beyazperdeye aktarırken, keşke olaylara tek bakış açısı ile
bakmayıp, çift taraflı irdeleseydi, daha yansız olur, bu denli de
eleştirlmezdi.
Filmi izleyenler, eleştirmenler, tarihçilerin bile çözemediği çok
duyarlı konuda, bir yönetmenin çözüm bulamayacağını,filmin
kötülüklerin, şiddetin tek taraflı olduğu izlenimi bıraktığını
belirtiyor. ''Kesik''in Alan Parker'in ''Geceyarısı Ekspresi''nden
bile yek yanlı olduğunu savunanlar var.
Sırf olaylara tek taraflı bakmasından ötürü, ilk gösterildiği Venedik
Film Festivali'nde olduğu gibi ülkemizde de yetkin sinema
eleştirmenleri tarafından da beğenilmeyen ''Kesik'' in ikinci yarısı
ise izleyeni başka bir dünyaya götürüyor.
Nazarat'ın Ortadoğu'dan başlayıp, Küba ve Amerika'ya kadar ikiz
kızlarını aramasına yoğunlaşan filmin ikinci yarısı izleyiciye daha
fazla keyif veriyor.
Yönetmen Fatih Akın,filminin bu yönüyler ''western' türü olduğunu savunuyor.
Sanırım buna gerekçe olarak da Küba ve Amerika'da çekilen kovboyvari
sahneler olsa gerek
Nereden bakılırsa bakılsın Fatih Akın, kendince çok büyük bir
cesaretle, çok hassas bir konuyu ele almaya, yaşananları anlatmaya
çalışmış.
Ne var ki olaylara sadece bir gözlükle baktığından anlatılmak istenen
meramın bir ayağı eksik kalmış.
Elbette çok tartışılan yaşananlar, tarihsel olaylar filme çekilmeli,
özellikle yeni kuşaklara gösterilmeli.
Ancak bunu yaparken de olaylara taraf olan iki kesimin gözünden
bakılmalı, yansız davranılmalı.
İşte o zaman kotardığınız filmler anlamını bulur, amacına ulaşır.
Fatih Akın ''Kesik''le, üçlemenin ilk iki filmi olan ''Duvara Karşı''
ve ''Yaşamın Kıyısında'' olduğu gibi çok sayda seyirciyi salonlara
çekeceğini sanmıyorum,
Çünkü, Türkiye'de sadece 26 kopya ile büyük kentlerde gösterime giren
''Kesik'' i cuma günü ilk seansında tek başıma izledim.
Fatih Akın ve ''Kesik'' Türkiye de olduğu gibi, gösterildiği ülkelerde
de eleştirilmeye devam edecek gibi.
Her ne kadar tek yanlı olsa da ''Kesik'' özellikle Yedinci Sanat
tutkunlarının, Fatih Akın'ın ne yapmak istediğini merak edenlerin
kayıtsız kalmayacağı 2.5 saate yakın bir seyirlik.
Bu arada Fatih Akın filminde yer verdiği ''Şarlo'' görüntüleriyle
Charlie Chaplin'e selam çakmayı da ihmal etmemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder