Soma ve İstanbul'daki faciaların acısı henüz dinmeden, Ermenek'ten
gelen acı haber bir kez daha yürekleri dağladı.
Artık kanıksanan, günde ortalama 5 emekçinin canını alan iş
cinayetleri neden önlenemiyor, neden işçiler ilkel, yeterli güvenlik
önlemleri bulunmayan ocaklara bile bile ölüme gönderiliyor?
Niye denetimler gereği gibi yapılamıyor, yapılsa bile göstermelik olan
bu denetimler neden aşırı kar hırsına bürünmüş işverenler üzerinde
caydırıcı olamıyor?
Hani torba yasa ile, madencinin ücreti iki asgari ücretten az
olmayacak, çalışma süresi günlük 8 saatten 6 saate düşürülecekti?
Bunlar hep kağıt üzerinde kalıyor.
İşte Ermenek'te su altında kalmaktan son anda kaçarak canlarını zor
kurtaran emekçiler, ''Öğle yemeğimizi yer üstünde yeseydik işçi
arkadaşlarımız ölmezdi'' diyerek işverenin üzerinlerinde nasıl bir
baskı kurduğunu çok güzel özetliyor.
Servis ve yemek yok, durmaksızın çalışmak, tuvalet gereksinimini pet
şişelere yapmak.
Nerede madenciyi koruyan, onların güvenlik önlemleri altında
çalışmasını sağlayacak düzenlemeler, hani torba yasa ile getirilen
yaptırımlar?
Sadece yasa çıkarmakla emekçinin çalışma koşulları düzelmiyor,
aldıkları ücret yükselmiyor.
DİSK'e bağlı Dev Maden-Sen Genel Başkanı işçilerin yasa uyarınca
hesaplarına yatırılan iki asgari ücretten birini işverene geri
ödediğini belirtiyor.
İnsanlık onuruna yakışmayan son derece önemli ve üzerinde ciddiyetle
durulması gereken bu açıklamanın doğruluğu ne yazık ki işsizlikten
bunalan, evine ekmek götürmekten başka bir amacı bulunmayan, her türlü
ilkelliği, vahşeti kabullenerek adeta ölüme giden emekçiler tarafından
da dile getiriliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ''Bu acı çekilecek gibi
değil. Ocağı kapatmak istediğimizde 50 kişiyi devreye sokuyorlar.
Sorumluluk hepimizde '' diyerek acı bir itirafta bulunuyor.
Sayın Bakan' itirafta bulunsa da ölen canlar geri gelmiyor.
Denetimler, göstermelik değil, gereği gibi yapılsa, çalışma koşulları
iyileştirilse, işçileri daha fazla üretim için zorlayan, ücretini tam
ödemeyen, yer altında yemek yemeye zorlayan işverene ağı hapis cezası da
dahil birçok yaptırımlar uygulansa bu ölümler yaşanır mıydı sayın
Bakan?
Bu yılın 9 ayında işçi ihmalkarlık, yetersiz denetim, aşırı kar
hırsındaki işverenin baskısı, işsizlikten ötürü maden, inşaat gibi
son derece tehlikeli işlerde çalışan 1415 emekçi yaşamını yitirdi.
Bu sürede Soma başta olmak üzere 354 madenci, 300 de inşaat işçisi
canından oldu.
En çok iş cinayetlerinin yaşandığı madencilik sektöründe kar oranları
her yıl katlanarak artıyor.
2006 -2013 yılları arasında maden sektörü yüzde 15.5 kar edeken, aynı
dönemde 651 madenci yaşamını yitirdi.
Bu rakamlar, düşük maliyet, düşük ücretle karların nasıl elde
edildiğini gösteriyor.
Bunun bedelini ilkel koşullarda, denetlenemeyen, ihmal edilen
ocaklarda çalışan emekçiler canlarıyla ödüyor.
İşçiler canlarını yitirdikleri ile kalmıyor, geride kalan gözüyaşlı
anne, baba, eş ve çocuklarına verilen sözler de yerine getirilmiyor.
Hani Soma işçilerine verilen sözler, neden paraları ödenmiyor?
Ermenekli madenci annesinin yetkililere hitaben ''Siz buradan çekip
gideceksiniz. Biz ne yapacağız?' sözleri tüm gerçekleri gözler önüne
seriyor
Niye emekçi bile bile ölüme gönderiliyor, niye niye, niye?.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder