Sayfalar

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Alnımdaki Kömür Karası

Soma’da Maden ocağındaki yangında yüzlerce emekçinin yaşamı yitirmesi, geride acılı aileler bırakması Türkiye'nin yüreklerini dağladı, gözyaşları sel oldu.

Dünyanın en zor mesleğidir maden ve kömür işçiliği. Yerin yüzlerce metre altından kömür çıkarmak için girdikleri ocaklarda her an ölüm ile burun burunadır eli yüzü kömür karası ile kaplanmış maden emekçileri.

Orhan Veli'nin , ‘’Alnımdaki yüz karası değil kömür karası. Böyle kazanılır ekmek parası’’ diye tanımladığı maden işçiliği, kömür işçiliği en zor, zor olduğu kadar saygı duyulması gereken mesleklerin başında gelir.

Grizu patlamasından, ya da Soma'daki gibi yangından göçük altında kalarak yaşamlarını yitirmeleri veya sakat kalmaları maden işçilerinin yazgısıdır adeta.

Onlar bu yazgıyı, umarsızlıktan, işsizlikten bilerek, kabullenerek inerler yerin yüzlerce metre altındaki ocaklara, her an göçük altında kalma kaygısı ile ekmek uğruna sallarlar kazmayı.

Ölüm riski çok fazla olsa da başka şansları, seçenekleri yoktur onların kömür işçiliğinden gayrı.

Tek amaçları asgari ücret veya biraz üzerindeki maaşla ailesini geçindirebilmek, muhannete muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürebilmek, çocuklarının geleceğini garanti altına almaktır.

Zonguldak, Soma, Suluova, Divriği, Küre, Murgul, Tavşanlı, Simav ve yurdun diğer bölgelerinde ellerinde baretleri, fenerleri ve kazmaları ile eli yüzü kömür karasına bezenmiş, yerin yüzlerce metre altında tüm gücü ile kazma sallayarak kömür çıkarırlar.

Beklenmedik bir göçük, yangın veya grizu patlaması yaşamlarını sonlandırır, geride gözü yaşlı eş, ana, baba ve çocuk bırakarak göçerler bu fani dünyadan.

Birlikte çalıştığı arkadaşının cenazesini ocaktan ağlayarak çıkarırlar, dönerler ocağa yine sallarlar kazmayı.

Soma devlet hastanesinin ön cephesindeki tabelada yazdığı gibi, çileli maden emekçileri ‘’Bir avuç kömür için, bir ömür verirler’’. İşte bu söz acı gerçekleri tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Başka söze ne hacet.

-Utandıran Şampiyonluk-

Soma'daki yangın iş kazalarının Türkiye'nin bir numaralı sorunu olduğunu bir kez daha gündeme taşıdı.

Türkiye Avrupa’da şampiyon. Ancak bu şampiyonluk hiç de sevindirmiyor, aksine utandırıyor.

Ülkemiz her yıl yüzlerce emekçinin canını alan iş kazalarında Avrupa birincisi.

Aldığı düşük ücretle yaşam zorluğu çeken, kayıt dışı çalışmaktan sosyal güvenlikten yoksun , taşeron olarak çalışmasından ötürü kıdem tazminatı ve ücretli izin hakkından yararlanamayan Türk emekçilerinden dördü, her gün cinayete dönüşen iş kazalarında yaşamını yitiriyor.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleştirilen VII. Uluslararası İş Sağlığı ve İş Güvenliği Konferansı’nda Türkiye'nin Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer aldığı iş kazaları üzerine çeşitli görüşler, bildiriler sunuldu, değerlendirmeler yapıldı, yani bilinenler söylendi, o bildiriler, görüşler salonda kaldı.

Ne var ki iş kazaları, bundan böyle Soma’da olduğu gibi yine can almaya acımasızca devam edecek.

Sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, çalışma koşullarının ağırlaştırılması, kayıt dışı istihdam iş kazalarına davetiye çıkartan olumsuz çalışma biçimleri.

Ülkemizde günde ortalama 3 ile 5 işçi emekçi bir türlü önlenemeyen iş cinayetleri sonucunda yaşamını yitiriyor, geride gözü yaşlı aile bırakıyor.

Gazetelerde her gün kadın cinayetleri ve trafik kazalarının yanı sıra iş kazalarında can veren emekçilerin haberleri de yer alıyor. İş cinayetleri artık kanıksandı, sıradan bir vaka haline geldi.

Adeta bir canavara dönüşen iş kazalarında ölenlerin sayısı her geçen yıl artıyor. İş cinayetlerinin önlenemez yükselişi sürüyor.

Makine Mühendisleri Odası’nın saptamalarına göre, Türkiye’de 2012’de 878, 2013 yılında ise 1235 işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Geçen yıl hayatını kaybedenlerden 93'ü maden emekçisi.

Ülkemizde 1941 yılından bu yana meydana gelen iş kazalarında, yani 73 yılda 3 binden fazla maden emekçisi yaşamını yitirdi.

En fazla iş kazası inşaat ile birlikte maden iş kollarında oluyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında maden ve taş ocaklarında iş kazası ve meslek hastalıkları sonucunda 293 kişi yaşamını yitirdi.

Ülkemizde iş cinayetlerinin yüzde 90'ını taşeron işçi çalıştıran iş yerleri ile kayıt dışı istihdamın yaygın olduğu küçük işletmelerde meydana geliyor.

İş kazaları en fazla inşaat, maden, tarım ve orman, tekstil iş kollarında can alıyor.

Ağırlıklı olarak, denetimden uzak, düşük ücretle sigortasız çalıştırmanın yaygın olduğu özel sektöre ait kaçak iş yerlerinde iş kazaları acımasız yüzünü gösteriyor.

-4 Ayda 396 Ölüm-

Bu yılın ilk dört ayında 396 emekçi inşaattan düşerek, göçük altına kalarak, ya da maden ocağında can verdi.

Bu iş kollarının ortak özelliği, kayıt dışılığın yaygın olması, düşük ücretle çalışan işçilerin kazalara karşı gerekli eğitimden yoksun kalması.

Onca yasa ve mevzuata karşın, bir türlü önlenemeyen iş cinayetlerine artık ‘’dur’’ denilmeli.

Özellikle kaçak iş yerlerine, kayıt dışı istihdamın yaygın olduğu işletmelerde denetimler sıklaştırılmalı, cezai yaptırımlar ağırlaştırılmalı.

İş kazalarına karşı, işverenler ve işçiler eğitilmeli, kazalara karşı iş yerlerinde gerekli donanım sağlanmalı.

İş cinayetlerine karşı alınacak önlemler ve uygulamalar konferanslarda salonlarda birer söz olarak kalmamalı, caydırıcı yaptırımlar, önlemler acilen hayata geçirilmeli.

İş kazaları çok konuşulmasına, gündeme getirilmesine karşın neden önlenemiyor?

Artık yeter, iş kazaları emekçinin yazgısı olmamalı. İş yerleri işçinin ölüme değil, evine huzurla ekmek götürebileceği konumda olmalı.

Türkiye, iş kazalarındaki utandıran şampiyonluğu, ayıbı hiç de hak etmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder