Sayfalar

19 Ekim 2015 Pazartesi

Nükleer Sevda

Hükümetin nükleer santral sevdası bitecek gibi değil. Üçüncü nükleer santralin Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada beldesine yapılacağını Enerji  ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun’un açıklamalarından öğrendik. Alaboyun, İğneada’ya kurulacak nükleer santral için Çinli ve Amerikalılar ile mutabakat zaptının imzalandığını bildirmiş.

Anlayacağınız, Mersin ve Sinop’taki santrallere karşı yürütülen tepkiler sürerken, kamuoyunun haberi olmadan sessiz, sedasız üçüncüsünün protokolü imzalanmış bile. Bakan açıklamasa uzun süre haberimiz olmayacaktı. Avrupa’nın en büyük longoz ormanlarına sahip İğneada beldesine yapılması planlanan nükleer santralle birlikte Sinop’taki santralin de devreye girmesi ile Karadeniz’in yeşili, ormanları büyük bir katliamla karşı karşıya kalacak.

Kıyısı ile Karadeniz, yerleşim alanı ile Trakya bölgesinde yer alan İğneada, zengin yeşil doğa ve endemik bitki örtüsüne sahip, turistin ilgisini çeken şirin bir belde. Daha önce de bu bölgeye nükleer santral yapılması gündeme gelmiş, buna karşı defalarca eylem yapılmıştı. Belde halkı, yeniden buranın tercih edilmesine anlam veremiyor. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “yapılmayacak” sözünü verdiğini anımsatan  bölge halkı bu karar karşısında adeta isyanda.

Daha öncekiler gibi verilen sözlerin yanıltıcı, oyalamaya yönelik olduğu bir kez daha görüldü. Trakya Bölgesinde “enerji üretim santrali yapılmayacağına” ilişkin Danıştay kararı olduğunu açıklayan halk, mevcut bölge planına ve Danıştay 6. Dairesi kararlarına göre İğneada’ya, Trakya’nın başka yerlerine hukuken enerji santralleri kurulamayacağı görüşünde.

Bölge halkı savundukları görüşte sonuna dek haklı. Öyle ya, hukukun aldığı karara güvenmeyecek de neye güvenecekler? Ancak, geçmişe şöyle bir baktığınızda yargı kararlarına ve onca mücadeleye karşın, daha sonra alınan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları ile nice termik santrallerin, çöp depolama tesislerinin, HES’lerin yapıldığını görebilirsiniz.

Yani yargı kararlarına karşın doğayı tahrip eden tesisler halkla inatlaşılarak yapıldı. Bunların çoğunluğunun Karadeniz’de, özellikle de Doğu Karadeniz’de bulunduğuna tanık olabilirsiniz. En güzel örnek,  Terme-Akçay’da kurulu doğalgaz çevrim santrali OVM. Terme Çevre Platformu (TERÇEP) eski dönem sözcüsü Zekai Altunpala, doğalgaz ile elektrik üreten OVM santraline ilişkin iki yürütmeyi durdurma kararı bulunduğunu bildirdi. Birinci yargı kararının santralin yapımı sırasında 2011 yılında, ikinci kararın ise 16 Şubat 2015’te alındığına dikkat çeken Altunpala, her iki karara karşın Bakanlar Kurulu ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK)  santrale onay verdiğini hatırlattı. Altunpala, ikinci yargı kararında deniz faunasının zarar gördüğüne vurgu yapıldığını, ancak üretim hala sürdüğünü belirtti. Altunpala’nın da çok güzel açıkladığı gibi ne kadar yürütmeyi durdurma kararı alırsanız alın, ne kadar yargıdan destek görürseniz görün, Bakanlar Kurulu, EPDK veya başka bir kurumun kararı ile bu tesisler, hem de bölge halkının karşı koymasına rağmen yapılıyor.

Demem o ki, Terme örneğini esas alarak, halkın tepkisine, yargı kararı olmasına karşılık üçüncü nükleer santral yüzde 89’u ormanlarla kaplı, Avrupa’nın en büyük subasar (longoz) ormanlarına sahip, önemli bir kuş göçü yolu üzerinde bulunan İğneada’da yapılır. 

Gerekçe hep aynı, enerji açığı, elektrik talebinin karşılanması.Açığın kapatılması için gerekli olan santraller, tesisler neden halkın rahat nefes alabildiği, turizmin gözbebeği, tarıma elverişli yeşil bitki örtüsüne, ormanlara, akarsulara, yerleşim birimlerine kuruluyor?

Neden yenilenebilir enerjiye yoğunluk verilmiyor? Dünya bu konuda süratle ilerliyor. Biz ise hala doğayı kirleten, ölümlere yol açan teknolojilerde ısrar ediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder