Emekçi dostu, dürüst, ilkeli, mütevazi, demokrasi aşığı Bülent Ecevit, 5 Kasım’da altıncı ölüm yıl dönümünde sessizce anıldı.
“Bizim iki gücümüz var: Hak ve halk” diyen Ecevit’in en önemli özelliklerinden biri de katıksız emekçi dostu olmasıydı.
Aynı zamanda gariban babasıydı da rahmetli Ecevit.
274 ve 275 sayılı toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt ile sendikalar yasası, Bülent Ecevit’in yoğun çabası ile 1963 yılında çıkarılmıştı.
Bu yasaların çıkmasına öncülük eden Ecevit, böylelikle gerçek bir emekçi dostu olduğunu, kamuoyuna göstermiş, kanıtlamıştı.
Yine 2002 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nın çıkmasına da öncülük ederek memurları- grev olmasa da – toplu iş sözleşmesi hakkına kavuşturmuştu.
Eğer bugün işçi ve memurlar toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanabiliyor, maddi kazanımlar elde edebiliyorsa bunda halkın deyimi ile “Karaoğlan” Ecevit’in katkısı çok fazla ve yadsınamaz.
Ne var ki, Ecevit’e sağlığında bu hakkı teslim edilemedi.
Ölümünden sonra da anma törenlerinde ilgi yok denecek kadar az.
Neredeyse unutuldu.
Ölüm yıl dönümüne ilişkin haberler, medyada ya çok az ya da hiç yer almıyor.
Oysa, ilkeli, çalıp çırpmayan, entelektüel, Kıbrıs Barış Harekatı ile tarihe damgasını vurmuş rahmetli Ecevit, daha çok ilgiyi hak ediyor.
Özellikle de sendikalar Ecevit'e karşı çok duyarsız, vefasız.
Nerede onun çıkardığı yasalar sayesinde toplu iş sözleşmesi yapabilen işçi ve memur sendikaları?
Nerede onun savunucusu olduğu her daim koruduğu işçi, memur, emekli ve emekçiler?
Sendikalar ölüm yıl dönümlerinde paneller düzenleyip, anamazlar mıydı işçi babası Ecevit’i?
Anlatamazlar mıydı genç emekçilere, onun kazandırdıklarını, dostluğunu, ilkeli duruşunu, demokrat kimliğini?
İşçiler ve sendikalar Ecevit’e neden ilgisiz?
Sendikaların, emekçilerin ona karşı vefasız davranışları üzücü, olduğu kadar da düşündürücü.
Salt sendikalar değil, CHP ile kurucusu olduğu DSP de Bülent Ecevit’e ilişkin paneller, toplantılar düzenlemiyor, kabri başında anma ile geçiştiriyor.
Oysa seçimin ardından liderlik tartışmalarının yoğunlaştığı, emekçinin, emeklinin oyunu yeterince alamayan, yüzde 25 bandında patinaj yapan CHP’nin önceki başkanları rahmetli Ecevit ve onun politikalarından bugünlerde alacağı öyle çok ders var ki…
CHP ve yöneticileri, 1 Kasım’ı irdelerken, Bülent Ecevit’in 1977 yılındaki yüzde 41.5’lik başarısını, bunun altındaki nedenleri iyi tahlil etmeli.
Bülent Ecevit’in, dar gelirli, gariban kitle, emekçiler tarafından ne denli sevildiğini, dağlara taşlara “Karaoğlan” diye yazıldığını, evlere, odalara posterlerinin neden asıldığını masaya yatırarak analiz etmeli.
CHP, Ecevit’in ulusal çıkarlara ne denli duyarlı olduğunu, haşhaş ekimi konusunda ABD’ye nasıl rest çektiğini, dünyanın karşı çıkmasına karşın Kıbrıs’ta Barış Harekatı’nı nasıl gerçekleştirdiğini çok iyi okumalı.
CHP, onun “Ne Ezen Ne Ezilen Hakça Düzen” sözlerini iyi değerlendirmeli, gelir ve paylaşım adaletsizliğine neden karşı çıktığını mercek altına almalı.
En önemlisi Ecevit’in CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin, partinin simgesi 6 okun yılmaz savunucusu olduğundan yola çıkılarak parti yeniden öz benliğine kavuşturulmalı.
1977 seçiminde dağlara taşlara yazılan “Umudumuz Karaoğlan” sloganlarıyla halkta ona karşı oluşan sevginin benzeri yeniden toplumda yaratılmalı.
Ecevit’in 1977’deki yüzde 41.5’lik başarıyı nasıl sağladığı enine boyuna incelenerek, bu başarıdan çıkarımlar edinilmeli.
CHP’nin emekçi dostu, gariban babası, ulusal çıkarlar için dünyaya rest çeken, Atatürk ilkelerinin yılmaz savunucusu Bülent Ecevit’ten alacağı öyle çok dersler var ki…
Yeter ki bu dersler iyi çalışılsın, iyice sindirilsin.
Olağanüstü genel kurul tartışmalarının, taleplerinin tartışıldığı bugünlerde CHP, izleyeceği yol haritasını Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in devletçi- halkçı politikalarından esinlenerek yeniden şekillendirmeli.
Çünkü ülkenin güçlü bir CHP’ye, umut veren bir CHP’ye, güçlü iktidar seçeneği olabilecek bir CHP’ye ivedilikle gereksinimi var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder