Sayfalar

2 Eylül 2015 Çarşamba

Rasgele

Dört ayı aşkın süren özlem bitti, av sezonu başladı. Hazırlıklarını tamamlayan tekneler ''vira bismillah'' nidalarıyla denizlere açılarak yeni av sezonuna merhaba dedi. Bu yıl bereketli bir sezonunun yaşanacağı belirtiliyor. Bereketli sezonun habercisi sayılan çingene palamudu erkenden tezgahlarda yerini aldı.
Geçen sezon çok kıt olan hamsinin de bu sezon bol olacağı, tüketicinin bayram yapacağı deneyimli balıkçılar tarafından dile getiriliyor.


Umarım bu gerçekleşir, tezgahlar zengin deniz ürünleri ile süslenir, balık tutkunları özlemini doyasıya giderir.
Ne var ki, üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye’de kişi başına
tüketilen balık miktarı Avrupa ülkelerinin bir hayli gerisinde.
AB'de 24-25 kilogram olan kişi başına yıllık balık tüketimi Türkiye'de
7.5-8 kilogram düzeyinde.
Avlanma biçimleri, ana girdi mazot fiyatının sürekli artması
balıkçılığımızı olumsuz etkiliyor.
Denetimsizce denizlerde gezinen gırgırlarla gerçekleştirilen avlanma
sonucu denizlerin kuruması, türün azalması balıkçılığa vurulan en
büyük darbe.
Nitekim yapılan araştırmalara göre son yıllarda balık miktarında yüzde 30 oranında azalma var.
Balıkçılıkta bir zamanlar parmakla gösterilen Türkiye, ne acıdır ki
bugün balık ithal eden bir ülke konumuna geldi.
Tezgahlarda boy gösteren, görünümüyle iştahları kabartan o güzelim
balıkların tamamı ülkemizde avlanmıyor.
Bilinçsizce ve hoyratça avlanmadan ötürü, Türkiye dünyanın dört bir yanından balık ithal eder hale geldi.
Türkiye, Norveç'ten somon ve uskumru, Romanya ve Bulgaristan'dan kalkan, Senegal'den lagos ile dil balığı, Gine ve Mısır'dan barbun, mercan,

Vietnam, Tayland ve Endonezya'dan karides ithal ediyor.
Üç yanı denizlerle çevrili, 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridi ve
177 bin 714 kilometre uzunluğundaki nehirleriyle balıkçılığa uygun bir ülke olan
Türkiye'nin balık ithal etmesi üzücü olduğu kadar da düşündürücü.
Kuşkusuz balıkçılıktaki bu olumsuz tablonun bir numaralı etmeni, denetimsiz, kuralsız, yavru balığı koruyamayan, önüne ne geldiyse ağlarına toplayan gırgırlar.
Vahşi avlanma sisteminin en belirgin örneği olan gırgırlara bir takım kurallar ve yasal düzenlemelerle denetim, hatta sınırlama getirilmeli, gerekirse belirli süre avlanmadan men edilmeli..
Balık avcılığının temel girdisi mazot fiyatının sürekli artmasından
ötürü balıkçılığa ilgi giderek azalıyor, avlanan az
miktardaki balık pahalı olarak tezgahta müşteri bekliyor.
Balıkçılar sahipsiz, yurt dışından balık ithal eder duruma geldik,
sektör zor durumda, balık severler canının çektiği balığı bulamıyor.
Bulsa bile pahalı olmasından ötürü yanına yaklaşamıyor.
Seçenek olarak piyasaya sürülen kültür balıkları ise tadı, kokusu ile
kesinlikle deniz ürünlerinin yerini alamıyor.
Çözüm ne?
Çözüm, balıkçılara uygun koşullardaki krediyle sahip çıkmak, bilinçli
avlanmaya ilişkin eğitim, teknelerin günün koşullarına uygun
teknolojik donanımlarla yenilenmesi, av yasağına uymayanlara ağır
yaptırımların uygulanmasıdır.
Bunların hayata geçirilmesi can çekişen Türk balıkçılığının yeniden
ayağa kalkmasını sağlayacak ilk adımdır.
Yoksa daha çok balıkçılığın bitmek üzere olduğunu yazar, konuşur, yurt
dışından balık ithal ederiz.
Umarım balıkçıların öngördüğü gibi, bu sezon bol balık avlanır,
tezgahlar şenlenir, balık tutkunlarının sofrasından ucuzlayan fiyatıyla
balık eksik olmaz.
Kaptan ve tayfalarına ''rasgele''.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder