Karabulut gibi üzerlerine çöken o melun iş cinayetinde, canlarını sevdiklerini, yakınlarını yitiren Anadolu’nun yoksul, gönülleri zengin madenci yakınlarının çığlıkları, feryadı hala kulaklarımızda.
Gözü yaşlı anne, baba, eş ve çocukların elleri kolları bağlı günlerce süren umutlu bekleyişleri, ölmesin diye açtıkları kanalla göçüğe su gönderme uğraşıları hala gözlerimizin önünde.
Emeğinden, alın terinden gayrı gücü, sermayesi olmayan kalbi tertemiz ocaktan yaralı kurtarılan maden emekçisinin ambulansa bindirilişi sırasında yüreğimizi burkan o ‘’Sedye kirlenmesin, çizmemi çıkarayım mı?” sözleri hala belleğimizde.
Soma’da 13 Mayıs 2015’te 301 emekçinin canını alan Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük iş cinayetinin acısı hala tüm ulusun kalbinde.
İhmalkarlık, yetersiz denetim, aşırı kar hırsı, ilkel koşullarda çalışma ve en önemlisi insana, emekçiye değer vermeyen bir anlayışın sonucu meydana gelen iş cinayetinin sorumluları bir yılın ardından 13 Nisan’da yargı önüne çıktı.
Soma faciasında ihmali, kusuru bulunan 8’i tutuklu 45 sanık Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısında hesap veriyor.
Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede tutuklu 8 sanık için olası kastla öldürme suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, ağırlaşmış neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor.
Tutuksuz 37 sanığın ise 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
Ocak sahibi ve yetkililerinin yargılandığı davadan çıkacak karar, bir anlamda emekçiye verilen değerin, onları köle gibi gören anlayışın cezalandırılması kararı olacak.
Ucu açık kesintisiz hafta sonu da sürecek davada, bağımsız Türk yargısının vereceği karar bundan sonrası için kaçak, düşük ücretle, ilkel koşullarda, iş güvenliği sağlanmayan ocaklarda işçi çalıştıranlar için de ibretlik bir karar olacak.
Nereden bakılırsa bakılsın, mahkemenin kararı emekçiler kadar, toplumun vicdanını rahatlatması açısından da önemli bir karar olacak.
Eşini, oğlunu, babasını yüzlerce metre altında ocağa kurban veren madenci yakınları, tüm Türkiye bağımsız yargının kararını bekliyor.
Umarım, bu karar madenci yakınlarının hiçbir zaman dinmeyecek acısını bir nebze olsun azaltır, toplumun vicdanını rahatlatır.
Şurası bir gerçek ki, hangi karar alınırsa alınsın, gencecik yaşlarında ekmek parası için yerin yüzlerce metre altında canlarını veren yoksul maden emekçilerini geri getirmeyecek.
TBMM tatile girmeden önce çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamında madenlerde yaşam odası kurulmasının zorunlu kılınması olumlu, ama geç gelen bir düzenleme.
Keşke bu düzenleme, madenlerde yüzlerce emekçi canını yitirmeden önce hayata geçirilseydi.
İlla bu düzenlemenin yapılabilmesi için emekçilerin ölmesi mi gerekiyordu?
Hükümet ve muhalefetin uzlaşısıyla çıkarılan İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nda Soma ve Ermenek’teki iş cinayetlerinde ölenlerin yakınlarına yönelik düzenlemelerin de yer alması olumlu bir adım.
Son çıkan yasa, iş cinayetlerinde Türkiye'nin çok kötü sicilini temizler mi?
Yasanın öngördüğü düzenlemeler, buna yönelik denetimler eksiksiz uygulanırsa pekala mümkün olabilir.
Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa şampiyonluğundan, kötü sicilinden artık kurtulmalı.
Bunun için de öncelikle iş cinayetlerine karşı kararlı ve topyekün mücadelenin başlatılması gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder