Sayfalar

22 Nisan 2015 Çarşamba

Okulda Değil Tezgah Başındalar

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bayram.

Dünya’da çocuklara armağan edilen tek bayram.

Büyük dahi Atatürk’ün çocuklara verdiği değerin günü.

Ne yazık ki Ulu Önder’in çocuklara verdiği bu değer, çocuk gelinlerle, çocuk işçilerle, sokak çocukları ve diğer olumsuzluklardan ötürü gittikçe anlamını yitiriyor.

Küçücük bedenleriyle, üretime, kazandıkları para ile ailelerine katkıda bulunan çocuk işçiler Türkiye’nin en önemli sorunlardan başında geliyor.

Ülkemizin acı gerçeği, tedavi edilemeyen kanayan yarasıdır çocuk işçiliği.

Çeşitli platformlarda, ‘’Çocuk işçiliğine hayır’’ diye haykırılmasına, paneller yapılmasına, en önemlisi kağıt üstünde yasaklanmasına karşın, her yıl katlanarak artması, iş cinayetlerine kurban gitmesi ürkütücü boyutlarda.

Yaşıtları ile sokaklarda oynaması, okullarda eğitim görmesi, çocukluğunu doyasıya yaşaması gereken çocuklar, o küçük bedenleriyle çoğu da ilkel koşullarda, aile bütçesine katkı sağlamak, ya da iş öğrenebilmek amacıyla terinin son damlasına dek kayıt dışı çalışıyor.

Küçük bedenleriyle orantılı olmayan zor işlerin üstesinden gelmeye, ustasının övgüsünü kazanmaya çalışan, bu küçük emekçilerin birçoğu da, yaşamın keyfini süremeden, geride derin bir acı bırakarak iş cinayetlerinde can veriyor.

Onca uyarılara, önlemlere, denetimlere, yaptırımlara rağmen, çocuk işçi sayısı dünyada olduğu gibi, ülkemizde de önü alınamaz bir şekilde yaygınlaşıyor.



Her yıl ‘’ Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’’de o bildik toplantılar yapılıyor, klişe sözler dile getiriliyor, çocukların yerinin okul ve sokaklar olduğu ifade ediliyor. Ama değişen hiç bir şey olmuyor. Çocuk işçiliği acımasızca her yerde yüzünü gösteriyor.

Önemli olan zihniyet değişikliği ve çocuk işçiliğini önlemeye yönelik kararlı bir iradenin gösterilmesi. Ne yazık ki bu irade yok.

Dünyada 5-17 yaş arasındaki her 5 çocuktan biri çalışıyor. Yani 300 milyonun üzerindeki çocuk, sağlıklı bir çevreden, temel özgürlüklerden yoksun yaşıyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre de Türkiye’de 800 bin çocuk çalışıyor.

İş cinayetlerine kurban giden her 20 emekçiden biri çocuk.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre ise, ülkemizde 15-17 yaş arasındaki 653 bin çocuk çalışıyor: Bunların yüzde 89.2’si de kayıt dışı emek harcıyor.

Geçen yıl yasaya aykırı şekilde çocuk işçi çalıştıran 43 işyerine 51 bin 264 lira idari para cezası uygulandı.

Çocuk işçiliği en yoğun olarak yaz mevsiminde tarım ve inşaat sektöründe yüzünü gösterirken, çocuk işçiliğinde en fazla ölümler yine yaz mevsiminde meydana geliyor.

Çocuk işçiler, harçlığını çıkarabilmek, aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla, daha çok oto tamiri, kaporta, berber çırağı, inşaat, depo, esnafın yanında yardımcı, madenlerde de günlük 30 lira yevmiye ile yerin yüzlerce metre altında köle gibi çalışıyor.

İş yasasında çalışma yaşının hala 15 olması, asgari ücrette 16 yaş farkının kaldırılması çocuk işçiliğini özendiriyor, katlanarak artmasına yol açıyor.

Çocuk işçiliği Türkiye’nin kanayan yarası. Bu yara toplumsal sorun haline geldi.

Yarayı iyileştirecek tedaviye hemen başlanabilmesi, çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için ağır yaptırımlar, hatta hapis cezalarını içeren yasal düzenlemeler neden hayata geçirilemiyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder