İşçiler arasında düşük ücret, kadrosuzluk, olumsuz çalışma koşulları gibi nedenlerden ötürü haksızlığı ve adaletsizliği en fazla hisseden, yaşayan taşeron işçileridir.
Aynı işyerinde, aynı işi yapan daha fazla ücret alan, çalışma koşulları daha iyi olan kadrolu işçilerin yanında taşeron işçiler hep ezildi, mağdur oldu, haksızlığa uğradı. Özellikle kamu kesiminde sendikalı olan işçilerin yanında çalışan taşeron işçiler bu haksızlığı, adaletsizliği, mağduriyeti fazlasıyla yaşıyor.
Kamu ve özel sektörde çalışan 1.5 milyon dolayındaki taşeron işçinin, bu haksızlığa karşı bugüne dek yıllardır çeşitli platformlarda dile getirdiği, sokaklarda haykırdığı, onca eylemlere karşın, kadro talebi siyasi iktidar tarafından karşılık bulmadı, görmezden gelindi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan, Bağ-Kur’lulara prim affı getiren düzenlemenin yanı sıra taşeron işçilere ilişkin düzenlemeleri de içeren yasa taslağında yine bu işçilere kadro öngörülmüyor. Taslakta taşeron işçilerin asgari sözleşme süreleri üç yıla çıkarılıyor, böylece, taşeron işçilere de kıdem hakkı getiriliyor.
Sadece ücret, kıdem tazminat ile yıllık izinlere ilişkin düzenleme yer alırken, işçilerin öncelikli talebi olan kadro taslakta yine yer almadı. Deyim yerinde ise taşeron işçilerin hevesi kursağında, umudu başka bahara kaldı,
Her geçen gün sayısı artarak, günümüzde 1.5 milyona ulaşan taşeron işçilerin kadro talebi, hükümet tarafından maliyet gerekçe gösterilerek kabul edilmemesi hak kayıplarını fazlasıyla artıracak, sömürüyü olabildiğince yaygınlaştıracaktır.
İşsizliğin yüzde 10’lara ulaştığı günümüzde, sırf evine ekmek götürebilmek için bu koşullarda çalışmayı kabullenen, taşeron işçilerin kadro talebine Yargıtay’dan da onay çıktı.
Karayolları Genel Müdürlüğü’nde uzun süredir çalışan taşeron işçilerin açtığı davalarda mahkeme işçilerin lehine olan bir karar aldı. Yargıtay da mahkemenin bu kararını onaylayarak bir anlamda işçilerin kadro talebine vize verdi.
Yargıtay’ın bu kararına karşın, bugüne dek taşeron işçilere kadro verilmediği gibi son taslakta da kadroya ilişkin düzenleme yok.
Aslında taşeron işçilerin önemli yasal hakları da var. Bu haklar yargıya başvurularak alınabilir. Bu hakların alınmasında da esas görev sendikalara düşüyor. Bir de taşeron işçilerin sendikalara üye olmasından geçiyor
Taşeron işçilerin sorunlarına dikkat çekmek ve bir kez daha gündeme getirme amacıyla geçtiğimiz günlerde Ankara’da miting gerçekleştiren Türk-İş’in bu konuda üç temel talebi var.
Türk-İş, asıl işte, üretimde çalışan taşeron işçilerin kadroya alınmasını, yine yılda 4-6 ay arasında geçici işçilere kadro verilmesini, diğer taşeron işçilerin özlük haklarında iyileştirilme yapılmasını istiyor.
DİSK ise taşeron işçi çalıştırmanın tamamıyla yasaklanmasını, taşeron işçilerinin asıl işveren işçinin sayılmasını istiyor.
İyi güzel, Türk-İş ve DİSK bunları istiyor da, bu istekleri, talepleri ciddiye alınıyor mu? Hükümet yine bildiğini okuyor, istediğini yapıyor, taşeron işçiye kadro yine verilmiyor.
Maliyet gerekçe gösterilerek ötelenen, görmezden gelinen, taşeron işçilerin Yargıtay tarafından da benimsenen kadro talebi acilen yerine getirilmeli. Aksi durum, emek sömürüsünü olabildiğince yaygınlaştırır, haksızlıkları, mağduriyeti artırır. Kul hakkı yemek günah değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder