Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde de dingin, en sert eleştirilere hoşgörü ile yaklaşır, gülümseyerek yanıt verir, karşısındakini incitmemeye özen gösterirdi.
Bu karakterini, tavrını bugüne dek CHP Genel Başkanlığı görevinde de sürdürdü, vakur, mütevazi yapısını hep korudu, insanlara sevecen yaklaşarak sorunlarını dinledi, çözüm bulmaya çalıştı. Sabrı ile sanki sinirleri alınmış biriydi.
Ama ne olduysa grup toplantısında oldu. Milletvekilleri, parti yöneticileri, partililer kadar kamuoyu da ilk kez onu bu kadar öfkeli gördü, şaşırdı.
Çalışma yaşamı muhabiri olarak SSK Genel Müdürlüğü döneminde yakından izlediğim Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu öfkesine, dudağını ısıracak boyuta ulaşan kızgınlığına inanamadım. Kendisini hep sakin, insanları kırmamaya özen gösteren biri olarak tanıdım.
CHP’nin geçen haftaki Meclis Grup toplantısında hükümete yönelttiği eleştiriler dışında bu denli sinirlenmediği görülen Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerdeki adayları protesto eden bir partiliye çok sinirlenerek kürsüye sert şekilde yumruğunu vurdu.
Kılıçdaroğlu , ‘’Kim ne derse desin partide gençlerin önünü açacağım. Daha fazla kadın daha fazla genç siyasetin önüne çıkacak. ‘Ben olmazsam CHP olmaz’ zihniyetini ortadan kaldıracağım. CHP varsa hepimiz için var’’ diyerek bugüne dek görülmeyen, içinde biriken öfke ile kürsüye vurduğu yumruğunu, adeta partiye de vurur gibiydi.
Elbette genel başkana saygısızlık, sözünü kesmek , hakarete varan sözler, eleştiriler kabullenilemez. Ancak, genel başkan kadar partiye emek veren, çeşitli badirelerden geçen, gecesini gündüzünü katarak partisinin iktidar olması için emek harcayan, sade bir üyenin de söz söylemeye, beğenmediği uygulamalar, adaylar karşısında görüşlerini açıklamaya hakkı vardır. Hele bu parti sosyal demokrat bir partiyse.
CHP’yi diğer partilerden ayıran en belirgin fark, her düşüncenin serbestçe ifade edilmesi, eleştiri düzleminin olabildiğince geniş tutulması, ‘’odunu da aday göstersem seçilir’ mantığının tercih edilmemesi, parti içi demokrasinin fazlasıyla işlemesi, gerektiğinde genel başkanların bile haklı nedenlerle tartışılması, eleştirilmesidir.
Grup toplantısında, genel başkan konuşurken bağırarak eleştirilerini, görüşlerini dile getirmek, sözünü kesmek şık bir hareket olmadığı kadar, Kılıçdaroğlu’nun, ‘’Parti kültürünü benimsemeyen, genel başkanının sözünü kesen derhal burayı terk etsin. Atın onu kardeşim, çıkarın dışarıya’’ sözleri üzerine partilinin salon dışına çıkarılması da hiç şık olmadı.
Yanılmıyorsam, CHP’nin tarihinde ilk kez bir parti üyesi genel başkanın uyarısı ile Meclis Grup toplantısından çıkarıldı.
Sakinliği ve hoşgörüsü ile takdir toplayan Kılıçdaroğlu, partiliyi dışarıya attırmayarak, kendisi ile görüşebilir, yakınmalarını dinler, sakinleştirerek ikna eder, gönlünü alabilirdi.
Sanırım, yerel seçimlere aday belirleme sürecinde iyice gerilen Kılıçdaroğlu da bir noktaya kadar dayanabildi, biriken öfkesini bu şekilde dışa yansıttı.
Aslında Kılıçdaroğlu, bir anlamda kürsüye vurduğu gibi CHP’ye de yumruğunu vurarak,bundan böyle partide muhalif ses istemediği mesajını verdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder