Sayfalar

27 Ağustos 2013 Salı

Doktor Sami

Sevgi ve saygısından ötürü halk ona 'Doktor Sami'' lakabını takmıştı. Memleketi Fatsa başta olmak üzere, görev yaptığı Kumru halkı, tüm Ordulular ona saygılarını 'Doktor Sami' veya 'Sami Ağabey' şeklinde hitap ederek gösteriyordu.
Bu saygı aslında, 'Doktor Sami'nin yardımseverliği, sevecen yaklaşımı, halkın sorunlarıyla yakından ilgilenmesi, mütevaziliği ve en önemlisi kapısının sonuna dek vatandaşa açık olmasından kaynaklanıyordu.
Yanılmıyorsam 1975 yılında görev yaptığı Kumru'da komşuyduk. Zaten Anneannemin Fatsa Sakarya Mahallesindeki evi de 'Doktor Sami'nin annesi Halide Hanım teyzenin evi ile karşı karşıyaydı. Anneannem Zehra Erkumru ve annem ile aynı mahallede iyi komşuluk ilişkilerini yıllarca sürdürdüler. O yıllardaki komşuluk ilişikileri şimdiki gibi değildi.
Kimler yaşamıyorduk ki o mahallede. dava vekili Lütfü Saruhan ve eşi Sabıka Hanım teyze, Tombullar, Erişler ve adlarını anımsayamadığım Fatsa'nın yerli aileleri.
Kumru'daki evimizin önünden her geçişinde, ''Meziyet Abla annem seni bekliyor. Ne zaman bize gideceksin?' diye seslenmesi hala kulağımda çınlar.
Siyaset ve halk sevgisi onu TBMM'ye taşıdı. Milletvekilliği görevinde başta fındık olmak üzere, Karadeniz'in tüm sorunlarını Meclis kürsüsünde haykırarak, bu sorunların çözümü için gecesini gündüzüne kattı, yoğun uğraş verdi.
Üreticinin yaşadığı çileyi gündeme getirmek amacıyla, Başbakanlık önünde fındık çuvallarını yere fırlatması, bu görüntülerin medyada günlerce yer alması, tartışılması belleklere kazınmıştı.
Fındık üreticisinin sorunlarını gündeme getirmek, dikkat çekmek için bundan daha etkili bir eylem olamazdı.
'Doktor Sami'nin tutkusuydu, sevdasıydı Karadeniz. Bölgesine, halkına olan aşkı bir başkaydı. Karadeniz'e, halkına daha çok hizmetler yapacak, sorunların çözümü için yine gecesini gündüzüne katacaktı ama olmadı.
Kene gibi yapışan o illet hastalık, 'Doktor Sam'i yi en verimli, en olgun döneminde
ailesinden, halkından kopardı, sevenlerini üzüntüye boğdu.
Mekanın Cennet olsun 'Doktor Sami'. Bu halk seni, yardımseverliğini, güler yüzünü, hoşgörünü
hiç bir zaman unutmayacak. Işıklar içinde yat.

18 Ağustos 2013 Pazar

Sarp'ta Kuyruk Çilesi

Tatilini Karadeniz'de geçirenlerin çoğunluğu Gürcistan'ın Batum kentini ziyaret eder. Batum'u ziyaret etmek neredeyse bir gelenektir.
Nüfus cüzdanı ile kolayca Gürcistan'a geçmek tatilciler tarafından artık kanıksandı.
Trabzon, Rize ve Artvin'deki Türk vatandaşlar her hafta soluğu burada alıyor. Bölge halkının Batum'daki kumarhanelerde oyun oynadığı, tüm kazançlarını burada kaybettiği belirtiliyor. Bu açıdan bakıldığında Batum'a geçişlerin kısıtlanması savunuluyor.
Bu geleneğe uyarak hem çok övülen Batum'u görmek, hem de alış veriş yapmak amacıyla, bayram sonrası Sarp Sınır Kapısı'na doğru yola çıktık.
Otomobil ile Görele'den Artvin ilindeki Sarp Sınır Kapısı'na yaklaşık 2.5 saatte ulaştık. Buraya kadar herşey olağandı.
Ancak, Sarp Sınır Kapısı'nda karşılaştığımız uzun araç kuyruğu şok etkisi yarattı. Özellikle TIR ve otomobilleriyle gelenlerin oluşturduğu kuyruk, abartmasız 5 kilometreyi aşıyordu.
Bir de buna harç ve polis kontrol noktasındaki kuyrukları eklediğinizde ortaya ürkütücü bir manzara çıkıyordu.
Gürcistan'ın yaz dönemi ile birlikte artan turizm potansiyelini gerekçe göstererek, oluşan araç yoğunluğunu azaltmak amacıyla TIR geçişlerine getirdiği sınırlama, uzun kuyruklara neden oluyordu.
5 kilometreyi aşan yaklaşık bin 500 araçlık TIR kuyruğunun oluştuğu kapıda günlerdir bekleyen sürücüler, otomobillerinin içinde kuyrukta bekleyen insanlar, yakıcı Güneşin altında adeta kavruluyor, uzun kuyruklara isyan ediyordu.
Karadeniz'in nemli havasında sıranın gelmesini bekleyen insanlar, ancak 4-5 saatlik bir bekleyişin ardından Gürcistan'a ulaşabildiler.
Türk polisinin hızlı çalışması ve sevecen yaklaşımına karşılık, Gürcistan polisinin kuyrukları görmezden gelerek, giriş yapanların fotoğraflarını çekmesi, işlemleri ağırdan yapması, azarlaması insanları çıldırma noktasına getirdi.
Tüm bu zorluklara karşın, saat 12'de geldiğimiz Sarp Sınır Kapısı'ndan 4 saatlik bir bekleyişin ardından 16.00'da Batum'a doğru yol alabildik. Batum'a vardığımızda ise Güneş batmaya hazırlanıyordu.
Batum bahsedildiği, övüldüğü kadar görülesi bir kent. Özellikle eski Sovyetler Birliği döneminden kalan tarihi binalar ve Türk firmalarının yapımını üstlendiği otel inşaatları Batum'a görsel bir zenginlik katıyor.
Bu arada özellikle elektronik cihazlar ile akaryakıtın Türkiye'ye göre ucuz olduğunu da belirtelim.
Eğer Sarp Sınır Kapısı'nda oluşabilecek uzun kuyrukları umursamazsanız, buyrun Batum'a. Ya da kuyrukların olmadığı kış mevsiminde gidin.
Türkiye'nin Gürcistan üzerinden Kafkas ülkelerine açılan kapısı konumundaki Sarp Sınır Kapısı'nda 5 kilometreyi aşkın oluşan kuyruk çilesinin bitmesi için gereken önlemler Gürcü yetkililerle görüşülerek hayata geçirilmeli.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Buruk Zam

Hükümet ile yetkili konfederasyon Memur-Sen, 1 Ağustos'ta başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde bir gecede anlaşarak, büyük bir sürprize imza attı.
Bugüne dek sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmeleri dikkate alındığında, bu yılki görüşmelerin bir haftada sonuçlanması hem Türkiye Kamu-Sen ile KESK, hem de memurlar arasında şaşkınlık ve burukluk yarattı.
Toplu iş sözleşmesinin kısa sürede sonuçlanmasının hükümet tarafından memura 'bayram müjdesi' olarak duyurulmasına karşın, maaşlara yapılacak zamlara bakıldığında bunun hiç de müjde olmadığı görülecektir.
Toplu iş sözleşmesi Türkiye Kamu-Sen ile KESK'e son anda haber verilerek adeta 'yangından mal kaçırırcasına' bağıtlandı. Her iki konfederasyon, görüşleri ve talepleri dikkate alınmadan imzalanan sözleşmeye haklı olarak tepki gösterdi.
Toplu iş sözleşmesi masasına 2014 ve 2015 yılları için maaşlara 6'şar aylık dilimler halinde yüzde 6 zam talebiyle oturan Memur-Sen, hükümetin 2014'te taban aylıklara brüt 175, net 125 lira zam yapılması teklifini kabellenerek, talep ettiğini dahi alamadı.
Yapılan hesaplamalara göre, net 125 liralık zam 2014 için 6'şar aylık yüzde 4 zamma denk gelmektedir. 2015 yılı için ise yine yüzde 6 zam isteyen Memur-Sen, yüzde 3 artışı kabul ederek bu yıl için de istediğini alamamıştır.
Memur-Sen, toplu iş sözleşmesi masasında talebinde ısrarcı olsa, sözleşmeyi Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na taşısaydı belki de bu kadar tepki ile karşılaşmazdı.
AKP iktidarı ile birlikte üye sayısını hızla artıran Memur-Sen, bu yılki toplu iş sözleşmesi sınavında, talep ettiği zammın altındaki bir teklifi kabul ederek hiç de başarılı olamış, sınıfta kalmıştır.
Diğer konfederasyonların görüşü alınmadan toplu iş sözleşmesini 'Ben yaptım oldu, bitti' mantığı ile imzalamak hiç de etik olmadı.
Hükümete yakın durarak, üye sayısını artırmak Memur-Sen için doğal olsa da, diğer iki konfederasyonun görüşüne başvurmaması, ciddiye almaması sendikacılık anlayışı ile bağdaşmayan, sendikacılığın özüne bir davranış.
Umarım, Memur-Sen bundan sonraki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde 3 milyona yakın memur ile 2 milyona yakın memur emeklisi adına sorumluluk taşıdığını hatırlar ve ona göre tavrını belirler. Memur-Sen/in bu yöndeki tavrını sürdürmesi, haklı olarak başta memurlar olmak üzere kamuoyunun tepkisi de sürecektir.
Anlaşma ile memur emeklilerinin maaşlarında 2014 yılında 150 lira artış olacak.
Memur-Sen 2014 yılı için yüzde 6+6, 2015 yılı için de 6'şar aylık yüzde 6, Türkiye Kamu-Sen ise her iki yılda da 6'şar aylık dilimler halinde yüzde 10 zam, KESK en düşük memur maaşının 2 bin 381 liraya yükseltilerek farklı maaşlara farklı oranlarda zam yapılması talebiyle toplu pazarlık masasına oturmuştu.
Memur ve emeklinin sorununun yüzde 3, yüzde 4 gibi düşük zamlarla çözümlenemeyeceğini, rahat bir nefes alamayacağını Memur-Sen artık görmeli, toplu iş sözleşmesi masasında bu anlayışla mücadele etmeli.

Memur, işçi ve emeklinin günümüz koşullarında daha iyi bir yaşam sürdürülebilmesi için, daha yüksek zamma gereksinim var. Düşük zamlarla bunu gerçekleştirmek hiç de olası değil.

Resmi Gazete'de 6 Temmuz'da yayımlanan istatistiklere göre, Memur-Sen'in 707 bin 652, Türkiye Kamu-Sen'in 444 bin 935, KESK'in de 237 bin 180 üyesi bulunuyor.