Çalışma
yaşamının en zor mesleğidir kömür işçiliği.
Her
babayiğidin olası tehlikeyi, kazayı, grizu patlamasını göze alamayacağı çileli
maden emekçileri, bu riskleri bile bile yer altında, saatlerce gün yüzü
görmeden kazma sallarlar.
Mesai
bitiminde eve geldiklerinde aileleri “bugünü de kazasız belasız atlattık”
diyerek gizliden gizliye sevinirler. Çoğunun
aldığı maaş asgari ücret, ya da bunun bir miktar üzerindedir.
Zonguldak’ta,
Soma’da, Ermenek’te, Yeni Çeltek’de, Tunçbilek’te ve diğer bölgelerde kurtarıcı
olarak sarılırlar işlerine. Çünkü yapacak başka bir iş yoktur buralarda. Ocakta
iş bulabilenler şanslı sayarlar kendilerini.
Kaçak
olsun, kayıtlı olsun hiç dert edinmeden
“ iş bulabildik” diye sevinerek inerler ocağa. Madencilik onlarla
özdeşleşmiş, ayrılmaz bir ikili oluşmuştur.
Mecburdurlar evin geçimini sağlamağa, çoluğunun
çocuğunun nafakasını çıkarmaya. Onların aldığı para katıksız alın terinin
karşılığı helal ücrettir.
Bu denli
zor koşullarda özveriyle çalışan kömür emekçileri çoğu zaman ücretini ya
zamanında alamaz, ya da eksik alır. Tıpkı Zonguldak- Kilimli’de ücretlerini
alamadıkları gerekçesiyle ocakta açlık grevi yapan işçiler gibi.
Onların
hakkı, emeği ödenmeyecek kadar değerli olmasına karşın özellikle kaçak ocak
çalıştıran işverenler, aklınca uyanıklık yapıp ücretlerini vermez, mağdur eder
onları.
Zonguldak’ta
kömür emekçileri 10 günü aşkın sürdürdükleri açlık grevi ile bu çok önemli
sorunu Türkiye’ye duyurmaya çalıştı.
Aslında onların feryadı tüm maden emekçilerinin sorununu ortaya koyuyordu.
İlk
başlarda medyanın duyarsız yaklaştığı açlık grevi, işçilerin kararlı iradesi
ile bir anda gündeme oturdu, Türkiye’nin haberi oldu.
Neyse ki
alacakların ödenmesi sözü karşısında açlık grevine son veren işçiler, günlerce
kendilerini bekleyen ailelerine sağ salim kavuştu. 11 günün sonunda alacakları
elden ödendi.
Madencilerin,
kömür emekçilerinin hala düzeltilmeyen çalışma koşulları, ücretlerinin
ödenmemesi veya eksik ödenmesi, kayıt
dışı çalıştırılma gibi sorunlar yasalara karşın hala çözüm bekliyor.
Soma’da 301
işçinin yaşamını yitirdiği iş cinayetinin ardından, hayata geçirilen yasal
düzenlemelerin bazı işverenler tarafından uygulanmadığı görülüyor.
O kazanın
ardından çıkarılan yasa uyarınca işçilere iki asgari ücretin ödenmediği dile
getiriliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 sayılı sözleşmesinin 20
yıl sonra kabul edilmesine karşın denetimlerin yine savsaklandığı, kaçak
işyerlerinin hala faaliyette olduğu, kural dışı fazla mesainin yaptırıldığı
sendikalar tarafından açıklanıyor.
İddialar
ocaklarda hala eski düzenin sürdüğünü, tehlikenin devam ettiğini, en önemlisi
ücretlerin aksadığını ortaya koyuyor.
Eğer
yasalar uygulanmayacaksa ne anlamı var?
Yasaların kesintisiz
uygulanması, denetimlerin hakkıyla yerine getirilmesi gerekmez mi? Türkiye’yi
Avrupa şampiyonluğuna taşıyan iş cinayetlerinin en çok meydana geldiği kaçak maden
ocaklarının, kayıt dışı işçi çalıştırmanın üzerine kararlı şekilde gidilmesi gerekmez
mi?
İlla Soma
ve Ermenek’teki gibi kitlesel ölümlerin olması mı gerekiyor yasaların kağıt
üstünde kalmaması için?
İşte
Zonguldak-Kilimli’de 11 gün süren açlık grevi bu soruları bir kez daha
hatırlattı. İyi ki hatırlattı.
Madencilerin
açlık grevinin mesajı alınacak mı, yoksa yine unutulacak mı?
Dedim ya ölümle
her an burun buruna olan kömür işçiliği en zor meslek. Onların hakkı öyle düşük
ücretlerle ödenemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder