Sayfalar

8 Eylül 2014 Pazartesi

Artık Yeter

İhmalkarlık, yetersiz önlemler, üstün körü gerçekleştirilen
denetimler, kölelikten farksız çalışma sisteminden ötürü 10 emekçi
daha çileli yaşamlarına veda etti.
İş cinayetleri Soma faciasının acısı daha dinmeden, çirkin yüzünü,
vahşetini bu kez İstanbul'da gösterdi, 10 emekçiyi yaşamdan kopardı.
Bazılarının yazgı diye tanımladığı günde 5 işçinin canını
alan iş kazaları katlanarak artıyor.
Sadece son bir ayda, yani Ağustos ayında 158 emekçi iş cinayetlerinin
kurbanı oldu.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin verilerine göre, Ağustos
ayındaki iş cinayetleri en çok tarım, inşaat, taşımacılık, enerji ve
belediye işkollarında can aldı.
Çalışma yaşamını ahtapot gibi saran, hemen hemen her işyerinde,
işletmelerde yaygınlaşan taşeron işçiler en çok iş kazalarının kurbanı
oluyor.

Sırf muhannete muhtaç olmadan, evine ekmek götürmek için ter akıtan,
çoğu da sosyal güvence ve sendikal haktan yoksun taşeron işçiler,
yetersiz önlemlerle ya yerin yüzlerce metre altında maden ocaklarında
grizu patlamasında göçükten, ya da onlarca metre yükselikteki
inşaatlarda düşerek yaşama veda ediyor.
Her gün yüreklere yeni bir acı, her gün beş emekçinin evine ateş düşüyor.
Mayıs ayında Soma’daki faciadan ötürü dikkatler maden ocakları ve
buralarda meydana gelen iş kazalarına yoğunlaştı.
Aslında, diğer işkollarında da iş güvenliği konusu ‘’alarm’’
veriyor. Bu işkollarının başında da inşaat ilk sırada geliyor.
Madenden sonra en fazla iş kazaları inşaat işkolunda meydana geliyor.
Veriler de bunu açıkça ortaya koyuyor.
Araştırmalara göre, iş cinayetlerinde ölümlerin yüzde 37’si yapı
sektöründe. Buradaki ölümler, madenlerdeki gibi kitlesel olmadığından,
dikkatlerden kaçıyor, gündeme bile gelmiyor.
İnşaat işkolunda neredeyse günde bir veya iki işçi yaşamını yitiriyor.
İnşaatlardaki kazaların çoğunluğu Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük
kentlerde oluyor.
Bunun nedeni de bu kentlerdeki plaza, kuleler gibi çok yüksek
inşaatların bulunması.
İstanbul'daki son acı olay bunu açıkça gözler önüne serdi.
Büyük kentlerde çevrenize dikkatlice baktığınızda bu çok katlı
binaların mantar gibi her yerde türediğine tanık olabilirsiniz.
İşte bu devasa binalarda çalışan işçilerden her gün bir veya ikisi ya
düşerek, ya iskele çökerek can veriyor. Ya da İstanbul'da yaşanan son
olaydaki gibi asansörün düşmesiyle çok sayıda emekçi ölüyor.
Ama bu ölümler kitlesel olmadığından kamuoyunun gözünden kaçıyor.
Ancak, Mecidiyeköy'de 10 işçinin yaşamını yitirmesi ile gözler
inşaatlardaki iş kazalarına çevriliyor, gündeme gelebiliyor.
İhale usulü ile alınan hastane, konut ve diğer kamu binalarının kısa
sürede bitirilmesi baskısı inşaatlarda ölüme davetiye çıkaran en
önemli etmenlerin başında geliyor.
Görüldüğü gibi madenlerdeki kazalar kadar, inşaatlardaki kazalar da
çok kaygı verici, görmezden gelinmeyecek boyutta.
Tüm işkollarında, işyerlerinde iş güvenliği kuralları eksiksiz
uygulanmalı, ekmek parası uğraşındaki emekçiler pisi pisine ölmemeli.
Artık yeter, iş cinayetlerine karşı toplumsal bir sefereberlik başlatılmalı.
Emekçiler, iş kazalarında Avrupa şampiyonu olan değil, sosyal
güvencelerinin sağlandığı, sendikal haklarını çekinmeden kullandığı,
emeğinin karşılığını tamamıyla alabildiği, taşeronluğun önlendiği, en
önemlisi iş güvenliğinin eksiksiz sağlandığı, denetimlerin gereği gibi
yapıldığı bir ülkede yaşamak istiyor.
Türkiye ve emekçileri, bu kötü tabloyu hiç hak etmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder