Çingene palamudu tezgahları erken şenlendirmeye başladı. Deneyimli
balıkçılar, çingene palamudunun erken boy göstermesini bu yıl
bereketli bir sezonunun yaşanacacağının işareti olarak
değerlendiriyor.
15 Nisan'da başlayan av yasağı, büyük teknelerin 1 Eylül'de
''rasgele'' nidaları altında denizlere açılması ile sona erecek.
Üç yanı denizlerle çevrili olaın Türkiye, kişi başına
tüketilen balık miktarı açısından Avrupa ülkelerinin bir hayli
gerisinde.
AB'de 24 kilogram olan kişi başına yıllık balık tüketimi Türkiye'de
7.5 kilogram düzeyinde.
Avlanma biçimleri, ana girdi mazot fiyatının sürekli artması
balıkçılığımızı olumsuz etkiliyor.
Denetimsizce denizlerde gezinen gırgılarla gerçekleşitirilen avlanma
sonucu denizlerin kuruması, türün azalması balıkçılığa vurulan en
büyük darbe.
Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'in kıyılarına ev sahipliği yapan,
balıkçılıkta bir zamanlar parmakla gösterilen Türkiye, ne acıdır ki
bugün balık ithal eden bir ülke konumuna geldi.
Tezgahlarda boy gösteren, görünümüyle iştahları kabartan o güzelim
balıkların tamamanın ülkemizde avlandığını düşünüyorsanız,
yanılıyorsunuz.
Sadece somon ve uskumrunun Norveç'ten ithal edildiğini, geri
kalanın ise ülkemiz karasularında avlanan balıklar olduğunu bilebilirsiniz.
Ancak, bunun hiç de öyle olmadığını kısacık bir araştırmayla öğrenebilirsiniz.
Bilinçsizce ve hoyratça avlanma sonucu, Norveç'ten somon ve uskumrunun
yanı sıra mezgit, Romanya ve Bulgaristan'dan kalkan, Senegal'den lagos
ile dil balığı, Gine ve Mısır'dan barbun ile mercan, Vietnam, Tayland
ve Endonezya'dan karides ithal ediyoruz.
Oysa, etrafı denizlerle çevrili, 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridi ve
177 bin 714 kilometre uzunluğundaki nehirleriyle balıkçılığa uygun
Türkiye'nin balık ithal etmesi hem üzüyor, hem de
onurumuzu incitiyor.
Balık avının temel girdisi olan mazot fiyatının sürekli artmasından
ötürü, balıkçılığa olan ilgi giderek azalıyor, avlanan az
miktardaki balık da pahalı olarak tezgahta müşteri bekliyor.
Balıkçılar sahipsiz, yurt dışından balık ithal eder duruma geldik,
sektör zor durumda, balıkseverler canının çektiği balığı bulamıyor,
bulsa bile pahalı olmasından ötürü yanına yaklaşamıyor.
Seçenek olarak piyasaya sürülen kültür balıkları ise tadı, kokusu ile
kesinlikle deniz ürünlerinin yerini alamıyor.
Peki çözüm ne?
Çözüm, balıkçılara uygun koşullardaki krediyle sahip çıkmak, bilinçli
avlanmaya ilişkin eğitim, teknelerin günün koşullarına uygun
teknolojik donanımlarla yenilenmesi, av yasağına uymayanlara ağır
yaptırımların uygulanması, bu önlemlerin kağıt üstünde kalmamasıdır.
Bunların hayata geçirilmesi can çekişen Türk balıkçılığının yeniden
ayağa kalkmasını sağlayacak ilk adımdır.
Yoksa daha çok balıkçılığın can cekiştiğini yazar, konuşur, yurt
dışından artarak balık ithal etmeyi sürdürürüz.
Umarım balıkçıların öngördüğü gibi, bu sezon bol balık avlanır,
tezgahlar şenlenir, balıkseverlerlerin sofrasından ucuzlayan fiyatıyla
balık eksik olmaz.
Kaptan ve tayfalarına ''rasgele''.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder