Sayfalar

3 Ağustos 2014 Pazar

Ankara'da Türk-İş Var mı?


Yapısındaki 33 sendika ve 700 bin üyesi ile ülkenin en büyük işçi konfederasyonu olan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) 62 yaşında.
Kurulduğu 31 Temmuz 1952'den 1980'li yıllara dek efsane başkan Seyfi Demirsoy'un belleklere kazınan ''Ankara'da hükümet var, Ankara'da Türk-İş var'' sözleri doğrultusunda ülke gündemini belirleyen, çalışma yaşamına öncülük eden Türk-İş, son yıllarda iyice kabuğuna çekilerek, gelişmeleri uzaktan izler konuma geldi.
Türk-İş'in etkin tutumundan edilgen bir yapıya evrilmesinde temel etken kuşkusuz özelleştirme sonucunda yaşadığı üye kayıpları ile giderek kan kaybetmesidir.
Sendikalaşmaya soğuk bakan küresel sermayenin özelleştirmeler aracılığı ile Türkiye'de egemen olması, işçiler kadar başta Türk-İş olmak üzere, diğer sendikaları da olumsuz etkiledi.
1980'li yılların ortasında Turgut Özal döneminde başlayan, Tansu Çiller döneminde yoğun şekilde süren, günümüzde de hala devam eden kamu kurumlarının neredeyse yok pahasına elden çıkarılması, ağırlıklı olarak kamuda örgütlü olan Türk-İş'i örseledi.
Özelleştirme uygulamalarına başlanmadan önce 1.5 milyona yakın üyesi ile emekçinin hakları için ses getiren eylemler yapan, gündeme damgasını vuran, siyasi iktidarların öncelikli muhataplarından biri olan Türk-İş'in üye sayısı 700 bine indi, eski gücünün oldukça gerisinde kaldı.
Özelleştirme sonucunda kar eden kamu kurumlarını çok düşük paralarla alan gerek küresel sermayenin temsilcileri, gerekse bazı Türk işverenler öncelikli olarak sendikalı işçiyi kapının önüne koyarak, iş yerlerinde sendikayı bitirdi.
Kamuda tek tip toplu iş sözleşmesi bağıtlamanın rahatlığını sürdüren, özel sektörde gereği gibi örgütlenemeyen Türk-İş, özelleştirmenin acı sonuçlarının farkına ancak yıllar sonra üye sayısının erimesi ile varabildi.
Küresel sermayenin sendikalara, sendikalı işçilere birer ''öcü'' gibi bakmasından ötürü, sendikalı işçi sayısı giderek azaldı, sendikalar büyük bir kan kaybı yaşadı.
Nitekim bu olumsuz tablo Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yayınladığı Temmuz ayı istatistiklerinde açıkça görülüyor.
Bakanlığın istatistiklerine göre, 12 milyon 300 bin işçiden sadece 1 milyon 189 bin 481'i sendikalı. İşçilerin ancak yüzde 9.68'i sendika üyesi. Ülkemizde sendikalaşma oranı yüzde 10 bile değil.. 
İstatistiklere göre, mevcut 140 sendikadan 91'i baraj altında kalarak, toplu iş sözleşmesi yapamaz konumda. 
Yapılan son düzenleme ile halen yüzde 3 olan iş kolu barajı yüzde 1'e indirilse de sendikalaşmayı bekleyen işçilere ulaşmak, onları üye yapmak öncelikle sendikaların görevi.
Barajlar yüzde 1'e indirilse bile, yetki alamayan sendikalara üye olan işçiler toplu iş sözleşmesinden yoksun kalıyor. Bu işçilerin de toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanabilmeleri için sendikalaşmayı daha da kolaylaştırıcı düzenlemeler hayata geçirilmeli.
Çalışma yaşamının öncüsü olan, kurucu genel başkan İsmail İnan, İbrahim Denizcier, Seyfi Demirsoy, Halil Tunç, Şevket Yılmaz, Bayram Meral, madenci yürüyüşünün unutulmazı Şemsi Denizer gibi işçi liderlerini yetiştiren Türk-İş'in,  ''Ankara'da Türk-İş Var mı?'' yerine, eskiden olduğu gibi ''Ankara'da hükümet var, Ankara'da Türk-İş var'' sözüne uygun etkin bir konuma kavuşması, her şeyden önce ülke, demokrasi, en önemlisi de işçiler adına zorunluluktur.
Türk-İş'e düşen görev, kamu ve özel sektörde sendikalaşmayı bekleyen işçilere ulaşarak sahip çıkmak, üye sendikalar arasında ayrım yapmaksızın, yönetim karşıtı da olsa sorunlarına eğilmek, destek olmak, birlikteliği sağlamaktır. 
Bu arada Türk işçi hareketinin başarıya ulaşması için yıllarca mücadele eden, yaşamlarını emekçiye adayan, gerçek işçi dostu DİSK'in efsane başkanları Kemal Türkler, Abdullah Baştürk ve diğerlerini saygı ile anıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder