Darbe
girişimine ilişkin görüntüleri izledikçe ne denli büyük bir felaketin eşiğinden
döndüğümüzü daha iyi anlıyoruz.
Emrindeki
askerlere halkın üzerine acımasızca ateş açtıracak, tankları sürdürecek kadar
gözü dönmüş paralel çete elemanlarının medyaya düşen konuşmaları vahşetin de
ötesinde tam bir soykırım örneği.
Aslında Türkiye’yi
uçurumun eşiğine kadar getiren darbecilerin ayak sesleri 3 Temmuz 2011’de
Fenerbahçe’ye karşı yürütülen şike kumpası ile açıktan duyulmaya başlanmıştı.
Anımsayacaksınız
3 Temmuz’da Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve arkadaşları cemaatin
düzenlediği “şike” operasyonuyla
gözaltına alınmış, 1 yıla yakın hapis yatmıştı.
Aynı
zamanda iyi bir hukuk adamı olan Galatasaray eski başkanı Duygun Yarsuvat,
“Gülen teşkilat Aziz Yıldırım’dan 50 milyon dolar istedi o da vermedi” diyerek
kumpası açığa çıkarmıştı.
Aziz
Yıldırım o günlerde paralel yapının Fenerbahçe’yi ele geçirmek için kendisine
ve kulübe tuzak kurduğunu bas bas bağırmış, ama dinleyen olmamıştı. Hatta
Fenerbahçe bazıları tarafından “şike yaptı” diye UEFA’ya bile şikayet edilmiş,
Avrupa’dan men edilmişti.
Paralel
yapının ağza alınmadığı, korkulduğu dönemde Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe
taraftarı aynı bugün halkın darbeye karşı kenetlendiği gibi tek yumruk olarak
kulübe, Cumhuriyet’e sahip çıkmış, cemaatin oyununu gür sesle haykırmıştı.
Bir yıl
cezaevinde yatan Aziz Yıldırım, 17-25 Aralık’ın hemen ardından mahkemedeki
savunmasında Türkiye’yi uçurumun eşiğine taşıyan paralel yapının acımasızlığını,
tehlikeyi şu sözlerle dile getirmişti.
“Biz, ‘ne
şikesi memleket elden gidiyor’ dediğimizde gülenler şimdi yanıldıklarını
anlatıyorlar her fırsatta. 2011 yılında bu operasyonların Aziz Yıldırım’a ve
Fenerbahçe’ye değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti’ne olacağını
söylediğimde gülenler bugünlerde devletin bu yapılardan nasıl arındırılacağı
konusunda fetva veriyorlar. Bu zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti Yargısı’nı,
emniyetini ve TSK’yı hedef alarak Türkiye’yi savunmasız bir şekilde
uluslararası emperyalist politikaların kucağına atıldığını söylediğimizde bize
gülenler bugün televizyonlarda haklılığımızı tekrarlıyor”.
Şike
davasının sadece kulübe yönelik değil, Cumhuriyet’e, devletin tüm vatansever
kişi ve kuruluşlara olduğunu o günkü savunmasında anlatan Aziz Yıldırım,
devletin bu yükten (paralel yapıdan) bir an önce kurtulması gerektiğini
belirtmişti.
Savunmasının
ardından aklanan Aziz Yıldırım, bugün Türkiye’nin atlattığı tehlikeye o
günlerde net olarak işaret etmişti.
Yargılamanın
ardından kulübün Divan Kurulu toplantısında konuşan Başkan Yıldırım,
“Türkiye’yi karanlık günler bekliyor” sözü ile hükümeti, yargıyı, polisi
uyararak tarihi bir konuşma yapmıştı.
Yıldırım’ın
sözleri özellikle bazı kulüpler tarafından “şikeden yırtmak için böyle
konuşuyor” diyerek sulandırılmaya bile çalışılmıştı.
O konuşmaların,
uyarıların basit sözler olmadığı 15 Temmuz gecesi yaşanan kanlı darbe girişimi
ile kanıtlandı.
Aziz
Yıldırım’ın haklı olduğunu tüm Türkiye ne yazık ki çetenin püskürtülen darbe
girişimiyle kara gecede gördü, anladı.
3 Temmuz
sürecinde Fenerbahçe’yi yerin dibine sokan, “şike” naraları ile saldıranların
Aziz Yıldırım’a birer özür borcu var. Yani Yıldırım’ın hakkı gecikmiş olsa da
şimdi teslim edilmeli.
Tıpkı
Fenerbahçe taraftarının kulübüne sahip çıkması gibi, halk da darbecilere karşı
müthiş bir birliktelikle direnerek, ülkesini, demokrasiyi, Cumhuriyet’i
koruyarak büyük bir utku kazandı.
Toplumun
tüm kesimleri, siyasi partiler, medya ve sivil toplum kuruluşlarının 15 Temmuz
gecesi başlattığı birliktelik, ortak mücadele, yurtseverlik bundan sonra da
sürmeli.
Türkiye’nin 15 Temmuz’daki demokrasi sınavı
dünyaya örnek olan tarihi bir zaferdir.